
Danıştay 12. Daire Başkanlığı, 2022/3074 E. ve 2025/1619 K. sayılı kararı ışığında ''Disiplin Cezaları'nın kanunilik ilkesi çerçevesinde emsal kararı inceleyelim:
Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezaları ve Anayasa'nın Kanunilik İlkesi
Türk Anayasası, kamu görevlilerinin haklarını güvence altına alırken, bu hakların yalnızca kanunla düzenlenebileceğini belirtir. Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası, "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir." diyerek, kamu görevlilerinin özlük haklarının yasal güvenceye kavuşturulmasını sağlamaktadır. Ancak, bu düzenlemeler sadece kanunla yapılabilir ve disiplin cezaları da bu kapsamda değerlendirilir.
Kamu görevlilerinin statü hakları, disiplin işlemleri gibi işlemlerle doğrudan etkilenebilir. Bu sebeple disiplin cezaları, kamu görevlilerinin özlük haklarını doğrudan etkileyen önemli işlemler arasında yer alır. Anayasamız, bu işlemlerin yasal bir çerçevede ve kanunla düzenlenmesi gerektiğini vurgular.
Kanuni Düzenleme İlkesi
Kanuni düzenleme ilkesi, temel ilkelerin kanunla belirlenmesini ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade eder. Bu ilke, kamu görevlilerinin haklarının korunmasında, disiplin cezalarının da kanunla düzenlenmesini zorunlu kılar. Yani, disiplin cezaları ve bu cezaları gerektiren fiiller yalnızca kanunlarla belirlenebilir.
Anayasamız, suçta ve cezada kanunilik ilkesini benimser. Bu ilkeye göre, bir fiil ancak yürürlükte olan bir kanunla suç sayılabiliyor ve ceza ancak kanunla konulabiliyor. Bu da demektir ki, bir fiil yasaklanmadan veya ceza öngörülmeden önce, kanunun bu durumu açıkça belirlemesi gerekmektedir. Bu ilke, kişilerin hangi eylemlerin suç sayıldığını ve bu suçlara ilişkin cezaların neler olduğunu önceden bilmesi gerektiği anlayışına dayanır. Kişinin bir eyleminin suç olup olmadığını ve bu eyleme hangi cezanın uygulanacağını bilmesi, temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlar.
Disiplin Cezaları ve Hukuka Uygunluk
Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla, yasaların öngördüğü davranış kurallarına uymayan kişilere uygulanan idari yaptırımlardır. Kamu görevlileri, görev ve yetkileri doğrultusunda hareket etmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerin ihlali halinde, disiplin cezaları uygulanır.
Ancak, disiplin cezalarının yalnızca kanunla belirlenebileceği gerçeği göz ardı edilemez. Kanun dışında yönetmelik veya diğer düzenleyici işlemlerle, disiplin cezasını gerektiren fiillerin belirlenmesi ve bu fiillere uygulanacak cezaların gösterilmesi hukuken mümkün değildir. Bu, anayasa ile güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olur.
PTT Yönetmeliği Üzerine Hukuki Değerlendirme
Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) Anonim Şirketi’nde çalıştırılacak idari hizmet sözleşmeli personel ile ilgili yönetmelikte, işten çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında, "posta ve kargo gönderilerini açmak, içinde bulunan haberleşme bilgilerini okumak" gibi eylemler yer almaktadır. Ancak, bu düzenleme, Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine aykırıdır.
Bu durumda, PTT personeline yönelik işten çıkarma cezası uygulamalarının hukuka uygun olmadığı, yalnızca kanunla belirlenmiş fiil ve cezalara dayanarak bu tür işlemlerin yapılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu da, kamu görevlilerinin haklarının korunmasını ve hukuki güvence altına alınmasını sağlayan önemli bir husustur.
Sonuç Olarak
Bu çerçevede, disiplin cezalarını gerektiren fiillerin yalnızca kanunlarla belirlenmesi gerektiği bir kez daha vurgulanmaktadır. Kanun dışındaki alt düzenlemeler, bu cezaları belirleyemez. Dolayısıyla, PTT Yönetmeliği'ndeki ilgili düzenlemeye dayanan işlemin iptal edilmesi gereklidir. Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararları da, kanunilik ilkesine sadık kalınarak, disiplin cezalarının hukuka uygun bir şekilde uygulanması gerektiğini ortaya koymaktadır.