Boşanma davalarının ardından çocuğun velayeti genellikle ebeveynlerden birine verilirken, diğer ebeveynle çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına da mahkemelerce karar verilir. Bu kişisel ilişki, çocuğun gelişimi, ebeveynle bağını sürdürmesi ve psikolojik sağlığı açısından oldukça önemlidir.
Ancak uygulamada sıkça karşılaşılan bir tartışma var:
Taraflar farklı şehirlerde yaşıyorsa, mahkeme bu durumu dikkate alarak kişisel ilişkiyi ayrıca mı düzenlemeli?
Yakın tarihli bir Yargıtay kararı, bu konuda önemli bir içtihat niteliği taşıyor.
Boşanma davası sonucunda çocukların velayeti anneye veriliyor ve baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki kuruluyor. İlk derece mahkemesi, "aynı şehirde oturulması hâli" ve "farklı şehirde oturulması hâli" olmak üzere iki ayrı kişisel ilişki planlaması yapıyor.
Baba, bu kararı temyiz ediyor ve dosya Yargıtay’a taşınıyor.
Yargıtay, bu konuda oldukça net bir değerlendirme yapıyor:
“Taraflar farklı şehirlerde yaşıyor olsalar bile, ulaşım imkânlarının geliştiği günümüzde ayrı şehir – aynı şehir ayrımı yapılmasına gerek yoktur. Taraflar bu konuda özel bir talepte bulunmadığı sürece, bu ayrımı yapmanın pratik bir anlamı yoktur.”
Yani artık günümüz koşullarında, şehirler arası mesafe eskisi kadar belirleyici değil. Ulaşım olanakları, teknolojik imkânlar ve kolaylaşan yolculuklar, bu ayrımı gereksiz hale getiriyor.
Yargıtay, ilk derece mahkemesinin kararında yer alan kişisel ilişki düzenlemesini iptal ederek, daha sade ve uygulanabilir bir ilişki takvimi oluşturulmasına hükmetmiştir.
Yeni düzenlemeye göre baba ile çocuk arasında şu şekilde kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir:
Bu yeni düzenleme ile hem çocukların hem de babanın bağ kurabileceği süreler planlanmış ve şehir ayrımı yapılmaksızın uygulanabilir bir çözüm sunulmuştur.
Bu karar, hem uygulayıcılar hem de boşanma sürecinde olan aileler açısından önemli bir mesaj içeriyor:
Yargıtay’ın bu kararıyla birlikte, kişisel ilişki düzenlemelerinde artık daha çağdaş ve pratik çözümler ön plana çıkıyor. "Aynı şehir – ayrı şehir" ayrımı, ancak taraflar bunu talep ederse önem kazanıyor. Aksi halde, çocuğun ebeveyniyle sağlıklı ve düzenli bir ilişki kurabileceği, günümüz şartlarına uygun bir planlama yeterli sayılıyor.